Güneş koruyucu kremlerin ya da nemlendiricilerin içine
konabilen etken maddelerin bulunduğu ürünler ile akne tedavisi yapılırken, akne
sonrası izler de azaltılıyor.
Dünyada farmakoloji alanında çok sayıda çalışmaya imza atan
ve alana ilişkin 16 patentli ürün geliştiren İtalyan Bilim insanı Dr.
Gianfranco de Paoli Ambrosi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aknelerin
dermatolojide en sık karşılaşılan sorunlar arasında yer aldığını belirterek,
genellikle adolesan çağdaki gençlerde ve 30'lu yaşlardaki yetişkin kadınlarda
görüldüğünü söyledi.
Aknenin oluşumunda, cildin aşırı yağ üretimi, cilt
hücrelerinin fazla üretimi ve propioni bakterium aknes (PBA) diye
isimlendirilen bakterinin etken olduğunu ifade eden Ambrosi, dış faktörlerin
başında stresin geldiğini dile getirdi.
Ambrosi, polikistik over gibi hormonların etkilemiş olduğu
hastalıkların da akneye neden olabildiğinin altını çizerek, "Bu yüzden
akne tedavisinde hem dermatolog hem jinekolog ile işbirliği gerekebilir"
dedi.
Çevresel etkenlere bağlı olarak oluşabilen klorakne
(chloracne) ise dış alerjenlerden kaynaklandığına, bazı kimyasal ve kozmetik
içeriklere bağlı da ortaya çıkabildiğine işaret eden Ambrosi, kozmetik aknesi
halinde ise bu ürünlerin içinde yer alan aktif içeriklerin etkili olabildiğini
söyledi.
Ambrosi, aknenin geçici bir sağlık sorunu olarak
görülmemesi, mutlaka etkenin ne olduğunun tespit edilmesi gerektiğinin altını
çizerek, genellikle aknenin şiddetli hale geldiğinde hekime başvurulduğunu
anlattı.
Tedaviye geç başlanılmasının sorunun ortadan kaldırılmasını
zorlaştırdığını dile getiren Ambrosi, "Sorun en şiddetli düzeye geldiğinde
dermatoloğa başvurulmaktadır. Bu da hem tedaviyi güçleştirmekte, tedavi
süresinin uzamasına yol açmakta, hatta çok daha kuvvetli ilaçların
kullanılmasını gerektirmektedir. Ayrıca geç kalınmış tedaviler sonrasında iz
kalmaktadır" diye konuştu.
Ambrosi, hem aknenin çıktığı sürecin hem akne sonrası ciltte
kalabilen izlerin kişinin psikolojisini olumsuz etkileyebildiğini belirtti.
Günümüzde dermatologların akneyi tedavi edebilmek için cilde
sürülen ya da ağızdan alınan tablet şeklinde ilaçların bulunduğunu anlatan
Ambrosi, her ilacın olduğu gibi akne tedavisinde kullanılan ilaçların da bazı
yan etkilerinin olabildiğini söyledi.
Ambrosi, ilaçların şiddetine göre değişmekle birlikte
vücudun dengesini değiştirebilen etkilere yol açabildiğini vurgulayarak,
şunları kaydetti:
"Aknenin oluşum sebeplerini hedef alan, hem topikal hem
de oral alınan birçok değişik alternatif var. Ancak bunların tedavi
yararlarının yanı sıra bazı yan etki veya zayıflıkları da göz önünde
bulundurulmalı.
Örneğin, akne tedavisinde en çok kullanılan
antibiyotiklerden olan eritromisin, bakterilerin direnç geliştirmesi nedeni ile
artık 30 yıl önce olduğu kadar etkili olamıyor. Komedonların yoğun olduğu
akneyi tedavi etmek için kullanılan retinoik asit türevleri; cildi soyarak
güneşe hassasiyet yarattıkları ve ciltte kızarıklık ve alerjilere neden
olabildikleri için kullanımları kısıtlanabiliyor. Ancak bu ilaçlar
dermatologların hala akneye karşı en güçlü silahları olarak görünüyor."
Bilim insanı Dr. Ambrosi, ilaç dışında akne tedavisine
yönelik çalışmalar yürütüldüğünü anlatarak, şunları kaydetti:
"Tıbbi cihaz (Medical Device) tanımlanan yeni
kategorisi içinde yer alan ürünler ile tedavi seçenekleri araştırıldı ve bu
kapsamda ürünler geliştirildi.
Bu ürünler, herhangi bir yan etkiye neden olmaksızın
özellikle hafif ve orta seviye aknenin tedavisine kolaylık sağlıyor ve güvenli
kullanılabiliyor. İleri seviye aknede ise diğer akne tedavileri ile kombine
kullanmak mümkün olabiliyor.
Akne tedavisinde kullanılan 3 yeni etken madde bulunuyor.
Bunlar, aynı formülde kombine kullanıldıkları zaman aknenin 3 temel etkeni olan
aşırı sebum, aşırı hücre üretimi ve bakteriler üzerinde etkili oluyor. Bu yeni
etken maddeler içinde yer alan 'Trietilsitrat' ve 'Etillinolate' ile aşırı
sebum, aşırı hücre üretimi, bakteriler ve enflamasyon üzerinde etki
sağlanırken; 'GT-Peptide 10' ise bakteriler ve enflamasyon üzerinde başarı
sağlıyor.
GT-Peptide 10'a bakterilerin direnç geliştirmesi mümkün
olmuyor. Bu içerikler; kremler, losyonlar, güneş koruyucular gibi kolayca
kullanılabilen ürünler içinde rahatlıkla yer alıyor ve yan etkisiz biçimde akne
tedavisinde görev yapıyorlar."
Bu etken maddelerin bulunduğu peelingler de sayesinde de
akne tedavisinin hızlandığını belirten Ambrosi, "Hatta son zamanlarda
özellikle sırt ve göğüsteki akneler için de özel peeling solüsyonları
kullanılmaya başladı ki; 1 ay sonrasında gözle görülür iyileşmeler başlarken, 3
ayda dikkat çekici sonuçlar almak mümkün olabiliyor" açıklamasında
bulundu.
0 yorum:
Yorum Gönder