Sistemik lupus eritematozu hastalığına dair müthiş bulgu
2013 ün Kasım ayında, Amerika’nın Chicago eyaletinin Northwestern
Üniversitesine bağlı Feinberg Tıp Fakültesinde gerçekleştirilen ve 27 yıl
boyunca bu konuda araştırma yapan profesör Datta ve ekibinin imzasıyla bilimsel
kaynaklarda yayımlandı.
Dünya genelinde her 100,000 kişinin 100‘ünde görülebilen ve
tıpda immünoloji-romatoloji kapsamında yer alan, kısaca SLE olarak adlandırılan
Sistemik Lupus Eritematozus , sebebi bilinmeyen cilt, eklem, böbrek, kalp zarı
(perikard), akciğer zarı (plevra) gibi birçok doku ve organ iltihabına bağlı
çok sayıda bulgularla tanımlanan, değişik seyir gösteren ve bağışıklık
sisteminin bozuk çalışması sonucu ortaya çıkan bir otoimmün hastalıktır. Lupus
sözcüğü, latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların tahrip edici
özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil
vücudun farklı diğer organlarını da etkileyen bir hastalık olduğunu fark
etmiştir.
Ayrıca lupus'lu kişilerde değişik bulgular olabilir.
Bunların en sık olanları aşırı yorgunluk, ağrılı veya şişmiş eklemler,
açıklanamayan ateş, deri döküntüleri ve böbrek sorunlarıdır. Lupus'un, tam
olarak nedeni bilinmemektedir. Genetik, çevresel ve hormonal faktörler
hastalığa neden olabilirler. Kesin neden bir kişiden diğerine değişebilir.
Lupus'un ailesel geçebilirliği, hastalığın gelişiminin genetik temeli olduğunu
göstermektedir. Fakat genetik faktörler tek başına etkili olmayabilir. Güneş
ışığı, stres, ilaçlar ve virüsler gibi enfeksiyon yapan mikroorganizmalar da
tetikleme faktörü olabilmektedir.
Dört çeşit Lupus olmakla birlikte (Sistemik tüm vücut ve iç
organlarda, Diskoid deride, ilaca bağlı, neonatal yeni doğan bebeklerde görülen
çeşitleridir) bu araştırma sistemik lupus baz alınarak yapılmıştir. Bugüne dek
Lupus tedavi edilebilirliği olmayan ancak kısmen kontrol edilebilirliği olan,
böylelikle rahatsızlığı olan kişilere ilaçların yan tesirlerine rağmen günlük
yaşamlarını sürdürebilme imkanının sağlandığı bir hastalıkdı. Lupus, alevlenme
olarak bilinen aktif hastalık dönemleri ve remisyon olarak bilinen iyilik
dönemleri ile karakterizedir. Steroidler ve Cytoxan adlı ilaçlarla tedavi
edilmeye çalışılsa da, bu ilaçların uzun süreli kullanımı kemoterapi
benzerliğinde etki yaratıp bağışıklık sistemini düşürür ayni zamanda kısırlık
yaratır, ayrıca bu derece toksik etkisi olan ilaçlar uzun süre kullanılamaz.
Bütün bu ön bilgilerin devamında profesör Datta ve ekibi
çalışmalarıyla başlangıçta sentetik peptid (protein parçacıkları) ile fareleri
aşılayarak olumlu sonuçlar elde edince, araştırmanın bir sonraki basamağında 30
lupus hastasına ve 15 sağlıklı kişide uyguladıkları düşük dozdaki aşının,
otoimmün rahatsızlıklarda, yabancı organizmalar yerine sağlıklı hücrelere
atakda bulunan T hücrelerinine nasıl bir etkide bulunduğunu incelediler. Genel
sonuç olağandışı umut vericiydi. Bulunan ve toksisitesi sıfır düzeyde olan
peptid aşının, rahatsızlığı bulunan kişilerin haricinde sağlıklı bireylerde de
savunma hücreleri olan T hücrelerini güçlendirebilmesinin yanı sıra sistemik
lupus hastalarının şikayetlerini remisyona (geri çekilme) aldığı gözlendi.
Sonuç olarak Northwestern Üniversitesi 27 yıllık
çalışmalarını sonuca bağlayıp, romatoloji bilim dalında çığır açabilecek ve
sistemik lupus tedavisinde yan tesirsiz ve oldukça güvenirlikli olan bu yöntemi
yaymadan önce son klinik terapi uygulamalı deneyimini gerçekleştirmeye
hazırlanmaktadırlar, önemle duyurulur.
0 yorum:
Yorum Gönder