Eski Gaziantep'teki asırlık kervansaray otele dönüştü. Bir
zamanlar pestil ticaretinin yapıldığı avluda turistler, geleneksel yemekleri
tadıyor.
Şirehan bir zamanlar Antep’in tam merkeziymiş. 1885’te Halep
Valisi Cemil Paşa’nın emriyle inşaatına başlanmış. Büyük bir kervansaray olarak
planlanan hanın maliyetini de Antepliler karşılamış. Parası olmayan inşaatta
çalışmış, çalışacak mecali olmayan da dua etmiş… Uzun yıllar kentin ekonomik
hayatının temeli olan şire ve fıstık burada alınıp satılmış. Sadece hanı
çevreleyen sütunların arasındaki dükkânlar değil, bir zamanlar kervanların yük
indirdiği avlusu da dükkânlara bölünmüş bir pazara dönüşmüş. Han, Gaziantep ’in
şire borsası olmuş. Her tür şire ürünü yani pestil, cevizli sucuk vs gibi tatlı
ürünler ve kuru meyveler burada el değiştiriyormuş. Belediye binasını da içeren
bu ticari merkez zamanla kentin başka yerlerine kaymış ve o değerli han terk
edilip metruk bir tarihi esere dönüşmüş.
Kesme taştan inşa edilen iki katlı binanın avluya açılan üç
büyük, anıtsal taç kapısı var. İpekyolu üzerinde Kore’ye kadar en büyük
kervansaray olduğu söyleniyor. Tipik bir Osmanlı mimarisi örneği kabul edilen
Şirehan bugün balo salonları, restoranı, lobisi ve geniş avlusuna bakan 111
odasıyla şık bir otel . Oteli kuran Gaziantepli işadamı Tahir Tekin Öztan’ı,
boğazına düşkün olanlara Sofra lokantalarının sahibi olarak tanıtabiliriz.
Öztan, Şirehan’ın hemen yanındaki Yemiş Han’ı da almış ve restore ettirip onu
da Sofra lokantalar zincirine dahil etmiş.
Gaziantep’in dillere destan mutfağını turizmin parçası
kılmak için düzenlenen Uluslararası Şirehan Gurme Festivali’nin ilki geçen
hafta yapıldı. Festival, üzüm suyunun kaynatılmasıyla elde edilen, kuru
tatlıların ana malzemesi olan yerel tabirle ‘şire’ye odaklanıyordu. Davetliler,
Gaziantep’te gündelik hayatın önemli bir unsuru olan şire yapımın bir parçası
oldu. Her yıl kendi bağlarından üzümlerini toplayan Gaziantepliler daha sonra
topluca, bir tür şenlik ya da tören gibi üzümleri şireye dönüştürüyor ve kış
boyunca tüketecekleri pestilleri, sucuk ve muskaları hazırlıyorlar.
Şire festivalinin ilkine davet edilen gazeteciler,
siyasetçiler, yemek yazarları ve on beş yabancı şef bu sürecin tüm aşamalarına
şahitlik etti. Sabahın erken saatlerinde gidilip bağdan üzümler toplandı,
ardından Yemiş Han’ın avlusuna kurulan ezme havuzunda bu üzümlerin suyu
çıkartıldı. Sarı çizmeler giymiş yerel kıyafetler içindeki genç kadınların
ezdiği üzümlerin suyu kazanlarda kaynatılıp şire yapıldı. Sonra da
kuruyemişlerle sucuklar, pestiller ve muskalar üretildi.
0 yorum:
Yorum Gönder