Uzmanlar, gün içerisindeki enerjiyi yükseltmek için en iyi
çözümün, kısa süreli, tıbbi nane yağı ve lavanta yağı koklanması olduğunu
belirtti.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi açıklamasına göre, tatil
dönüşü işe başlama ve giderek artan iş temposu, eğitim döneminin başlaması,
kısalan gün ve soğuyan havalarda kişilerin olumsuz ruh hali içine girebiliyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Erdem Yeşilada, sonbaharın
etkisiyle insanların enerjilerinin düştüğünü belirterek, gün içerisindeki
enerjiyi yükseltmek için en iyi çözümün "tıbbi nane yağı" ve
"lavanta yağı" olduğuna dikkati çekti.
Yeşilada, bu iki yağ karışımının gün içerisinde kısa süreli
koklanması ile enerjinin yenilenmesine katkı sağladığını vurgulayarak, yoğun iş
temposu ve soğuk algınlığı gibi iş ve eğitim hayatı performansını olumsuz
etkileyebilecek etkenlere karşı korunmak için önlem alınması gerektiğini
anlattı.
Tercihen eylül ortalarından başlayarak 2-3 aylık kürler ile
vücuda enerji desteği ve bağışıklık sistemi desteğinin sağlanması gerektiğini
aktaran Yeşilada, "Tüm yaş gruplarında bağışıklık sisteminin desteklenmesi
için 'beta-glukan' taşıyan ürünlerin eczanelerden temin edilerek kullanılması
önerilir. Vücut enerjisinin desteklenmesi için ise yaşı 35-40'ın üzerinde
olanlar için 'Kore Ginsengi' kökü özütü taşıyan güvenilir marka besin
desteklerinin kullanılması yararlı olacaktır. Daha gençler için ise vitamin ve
mineral desteği alınması yeterlidir" ifadelerini kullandı.
Yeşilada, bu temel uygulamaların haricinde bitki çayları ile
sağlığın desteklenmesi önerisinde bulunarak, özellikle kalabalık yerlerde
bulunan kişiler için soğuk algınlığı riskinin azaltılması amacıyla güvenilir
marka adaçayı ve ıhlamur ile hazırlanan çaydan günde 1-3 defa içilmesinin
yararlı olacağına işaret etti.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yard. Doç.
Dr. Berfu Günel Akbaş ise sonbahar sendromunu psikolojik olarak ele alarak,
mevsimsel sendromların çoğunlukla sonbahar ve kış aylarında görülmesine rağmen,
ilkbahar ve yaz aylarında tetiklenen depresyonların olduğunu anımsattı.
Serotoninin eksikliğinde depresyonun ortaya çıktığını dile
getiren Akbaş, "Bu sendromun özel bir kişilik tipi yoktur ancak bazı
kaynaklar depresif mizaç olarak bir kişilik tipi belirtirler. Bu tiplerin
depresyona daha meyilli olduğu söylenir. Bir de bipolar bozukluk dediğimiz
manik- depresif hastalığın depresyon dönemleri kış depresyonu olarak
tanımlanıyor olabilir. Bu noktada çok dikkatli davranıp manik-depresif
hastalığı gözden kaçırmamak gerekli. Çünkü ikisi birbirine karışabilir ve
başlanan tedavi bir takım olumsuz etkilere yol açabilir" uyarısında
bulundu.
Akbaş, sonbahar sendromunun belirtilerinin, gün boyu süren
keyifsizlik, isteksizlik, eskiden keyif alınan aktivitelerden zevk alamama,
iştahsızlık, uykusuzluk, yorgunluk, konsantrasyon problemleri, suçluluk
duyguları, başağrısı, mide-barsak problemleri gibi fiziksel yakınmalar olduğunu
belirterek, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Pratiğimizde de görüyoruz ki, artık antidepresan
ilaçlar çok sık kullanılmakta. Komşu-akraba tavsiyesiyle kimi zaman da konunun
uzmanı olmayan hekimlerce öneriliyor. Ancak her antidepresan ilaç her hastaya
uygun değildir. Kimisi uyku kaçırır, kimi tansiyon yükseltir, kimi kilo
aldırır... Yani bu ilaçların psikiyatri uzmanlarınca önerilmesi uygundur.
Özellikle arkadaş-akraba tavsiyesi ile kullanılmamalıdır. Depresyon
belirtileri, yoğun ve 1 aydır devam ediyorsa, ilaca başlanması önerilir. Bu
ilaçlar bağımlılık yapmaz ve uyuşturucu değildir. İlaç tedavilerinin yanında
özellikle kış depresyonunda hastalarımıza güneş ışığından mümkün olduğunca
faydalanmalarını öneririz. Yine ağır karbonhidratlı bir rejimden uzak durmaları
da tavsiyelerimiz arasındadır. İlaç kullanımını gerektirmeyecek kadar hafif
depresyonlarda ise çeşitli psikoterapi teknikleriyle hastalarımıza yardımcı
olmaya çalışıyoruz."
0 yorum:
Yorum Gönder