20. yüzyıl edebiyatı ve tiyatrosunda yeni ufuklar açan
Samuel Beckett’ın ilk romanı Sıradan Kadınlar Düşü Türkçede.
26 yaşındayken yazılan, uzun süre yayıncılar tarafından
reddedilen, tanındıktan sonra ise bu sefer kendisinin yayınlamayı reddettiği
Sıradan Kadınlar Düşü ancak ölümünden 3 yıl sonra, 1992 yılında yayınlanabildi.
İrlandalı yazar, Londra’ya giderek taslağı aralarında kısa
süre Proust hakkındaki yazısını basarak eleştirmenlerin övgüsünü almasını
sağlayan Chatto and Windus gibi İngiltere’deki önemli yayınevlerine götürür.
Ancak olumlu bir yanıt alamaz. Değerlendirmelerde sıklıkla uygunsuz ifadesi kullanılmaktadır.
Londra bozgunundan sonra sığındığı yakın arkadaşı şair George Reavey’ye 8 Ekim
1932’de şöyle yazar:
“Roman gitmiyor. Shatton and Windup onu çok kusursuz
buldular ama yapamadılar, tek kelimeyle yapamadılar. Hogarth Private Lunatic
Asylum da romanı daha sonra Punch’ın yapacağı gibi geri çevirdi. Cape, piposu
ve hırkasıyla écoeueré [tiksinti] içindeydi ve sahibi olduğu İskoç teriyer de
aynı kanıdaydı. Grayson ya onu kaybetmiştir ya da tuvalet kâğıdı olarak
kullanmıştır. Canı cehenneme… Hepsi 66 Curzon Caddesi W.1.’deler.”
Beckett Godot’yu Beklerken’in başarısının ardından gelen
yayınlama isteklerini ise reddeder. Yıllar sonra, 1986’da, uzun süredir
arkadaşı olan Amerikalı yayıncı Barney Rosset tarafından yapılan teklifi kabul
eder ve ölümünden sonra yayınlanan edisyonun da editörü olan Eoin O’Brien ile
çalışmaya başlar. Ancak “Taslağa geri dönme acısına katlanamayacağını,”
belirterek bu projeyi de erteler. Eoin O’Brein, Sıradan Kadınlar Düşü’nü şöyle
tanımlar:
“Düş bize, olağanüstü bir aklın gelişmekte olan estetiğinin
içine çok değerli, neredeyse arkeolojik içgörüler sunar ve daha sonraki
eserlerinin izleyeceği yolu gösterir. Sözgelimi, sanatçının kendisiyle ve
sanatla bir kavga içerisine girdiğini görürüz. Düş’ün yazılışından altmış yıl
sonra kitabı tanıtırken, bunun pek çok kişi, özellikle de gençlik için çok
önemli bir hazine olduğunu biliyoruz çünkü bu kitap mizahın ve duygusallığın
aynı zamanda umudun ve müziğin, çokça da müziğin kitabıdır. Düş en az iki
düzeyde okunabilir. Okur, müzikal analojiyi sürdürerek sadece melodiyi
mırıldanabilir ve ezgi çok çekicidir; ya da becerebilecek kadar akıllıysa eğer,
müziği araştırabilir ve yine büyülenmekten kendini alamaz. Düş, aynı zamanda,
Samuel Beckett’ın, metne ruh katmak için amacıyla kullandığı renk çağrışımı
tekniğini ile rengin de kitabıdır.”
Sıradan Kadınlar Düşü, en kapsamlı Salinger
biyografilerinden sayılan Üzüntü, Muz Kabuğu ve J.D. Salinger’ın başarılı ve
titiz çevirmeni Hülda Öklem Süloş tarafından dilimize kazandırıldı.
0 yorum:
Yorum Gönder