8 Mart 2013 Cuma

BECKETT’IN İLK ROMANI TÜRKÇEDE



20. yüzyıl edebiyatı ve tiyatrosunda yeni ufuklar açan Samuel Beckett’ın ilk romanı Sıradan Kadınlar Düşü Türkçede.

26 yaşındayken yazılan, uzun süre yayıncılar tarafından reddedilen, tanındıktan sonra ise bu sefer kendisinin yayınlamayı reddettiği Sıradan Kadınlar Düşü ancak ölümünden 3 yıl sonra, 1992 yılında yayınlanabildi.
İrlandalı yazar, Londra’ya giderek taslağı aralarında kısa süre Proust hakkındaki yazısını basarak eleştirmenlerin övgüsünü almasını sağlayan Chatto and Windus gibi İngiltere’deki önemli yayınevlerine götürür. Ancak olumlu bir yanıt alamaz. Değerlendirmelerde sıklıkla uygunsuz ifadesi kullanılmaktadır. Londra bozgunundan sonra sığındığı yakın arkadaşı şair George Reavey’ye 8 Ekim 1932’de şöyle yazar:
“Roman gitmiyor. Shatton and Windup onu çok kusursuz buldular ama yapamadılar, tek kelimeyle yapamadılar. Hogarth Private Lunatic Asylum da romanı daha sonra Punch’ın yapacağı gibi geri çevirdi. Cape, piposu ve hırkasıyla écoeueré [tiksinti] içindeydi ve sahibi olduğu İskoç teriyer de aynı kanıdaydı. Grayson ya onu kaybetmiştir ya da tuvalet kâğıdı olarak kullanmıştır. Canı cehenneme… Hepsi 66 Curzon Caddesi W.1.’deler.”
Beckett Godot’yu Beklerken’in başarısının ardından gelen yayınlama isteklerini ise reddeder. Yıllar sonra, 1986’da, uzun süredir arkadaşı olan Amerikalı yayıncı Barney Rosset tarafından yapılan teklifi kabul eder ve ölümünden sonra yayınlanan edisyonun da editörü olan Eoin O’Brien ile çalışmaya başlar. Ancak “Taslağa geri dönme acısına katlanamayacağını,” belirterek bu projeyi de erteler. Eoin O’Brein, Sıradan Kadınlar Düşü’nü şöyle tanımlar:
“Düş bize, olağanüstü bir aklın gelişmekte olan estetiğinin içine çok değerli, neredeyse arkeolojik içgörüler sunar ve daha sonraki eserlerinin izleyeceği yolu gösterir. Sözgelimi, sanatçının kendisiyle ve sanatla bir kavga içerisine girdiğini görürüz. Düş’ün yazılışından altmış yıl sonra kitabı tanıtırken, bunun pek çok kişi, özellikle de gençlik için çok önemli bir hazine olduğunu biliyoruz çünkü bu kitap mizahın ve duygusallığın aynı zamanda umudun ve müziğin, çokça da müziğin kitabıdır. Düş en az iki düzeyde okunabilir. Okur, müzikal analojiyi sürdürerek sadece melodiyi mırıldanabilir ve ezgi çok çekicidir; ya da becerebilecek kadar akıllıysa eğer, müziği araştırabilir ve yine büyülenmekten kendini alamaz. Düş, aynı zamanda, Samuel Beckett’ın, metne ruh katmak için amacıyla kullandığı renk çağrışımı tekniğini ile rengin de kitabıdır.”
Sıradan Kadınlar Düşü, en kapsamlı Salinger biyografilerinden sayılan Üzüntü, Muz Kabuğu ve J.D. Salinger’ın başarılı ve titiz çevirmeni Hülda Öklem Süloş tarafından dilimize kazandırıldı.

0 yorum:

Yorum Gönder