26 Aralık 2011 Pazartesi

GARİBALDİ'DE BİR HAREKETLİ TABLO

Video art’ın dünya çapındaki öncülerinden Bill Viola, ‘The Fall Into Paradise’ isimli işiyle Dirimart’ın özel proje mekanı Garibaldi binasında sanatseverlerle buluşuyor. Hemen söyleyelim; Kasım sonundan bu yana sergilenen videoyu görmek için yarın son gün!


1951 doğumlu Amerikalı çağdaş sanatçı Bill Viola, video sanatının dünya çapında en önemli isimlerinden biri. Videonun çağdaş sanatın bir türü olarak yerleşmesinde önemli katkıları var. 40 yılı aşkın sanat hayatı boyunca mimari video enstalasyonları, ses tasarımı üzerine alanlar, elektronik müzik performansları ve televizyon yayını için işler üreten Viola’nın video enstalasyonları, izleyiciyi görüntünün ve sesin içine çekmeye yönelik, sadeliği ve doğrudanlığıyla dikkat çeken işler.

Viola’nın Garibaldi binasında sergilenen, 2005 tarihli işi ‘The Fall Into Paradise’, 10 dakikalık olağanüstü bir video. Doğumdan ölüme uzanan bir hikâye anlatan hareketli bir tablo. Hikâye içinde, “zigottan ölüme kadarki” zaman sürecinde bireyin dönüşümünü barındırıyor. Yani, işlerinde sıklıkla doğum, ölüm ve bilinç gibi kavramlara odaklanan Bill Viola’nın bu işi de bir istisna değil.

‘The Fall Into Paradise’, Viola’nın önceki ve sonraki işleriyle de bağlantılı. Özellikle videonun yavaş çekimde oynatılması ve suya yapılan vurgu bunun en önemli göstergesi. ‘Su’yu kullanım açısından ‘tanıdık’ bir Viola videosu denebilir ‘The Fall Into Paradise’ için. Ancak sanatçı bu kez suyu, ‘cennetten kovulup dünyaya düşüş’ temasını keşfetmek için kullanıyor. Ve ilham aldığı Wagner’in suya önem atfeden operalarına da atıfta bulunuyor. Videodaki ses kullanımı son derece çarpıcı. Bill Viola’nın ses tasarımı üzerine de eğitim almış olması, çalışmalarında sesi oldukça vurucu bir şekilde kullanmasına imkan sağlıyor. ‘The Fall Into Paradise’da da bireylerin suyla ilk buluştuğu anda duyduğumuz ses, Garibaldi’nin yalnız ve sessiz atmosferinde, sizi bir anda ‘uyandırıyor’. Video sona erdiğindeyse, 10 dakikalığına ‘suyun içine’ çekilmiş olduğunuzu fark ediyorsunuz.

Garibaldi’de gelecek programda, galerinin izleyicilerle buluşturacağı film çalışmalarından oluşacak bir sanat projesi var. Projenin direktörlüğünü Alman küratör Heinz Peter Schwerfel üstleniyor. Schwerfel ile oluşturulan programda ocak ayında Julian Rosefeldt’in bir çalışması, şubatta Isaac Julien, martta Hans Op De Beeck, mayısta Jesper Just, haziranda ise Doug Aitken’nin çalışmaları bulunuyor. Program direktörü Schwerfel projeyi şu şekilde özetliyor: “İzleyicinin anladığı anlamda film olarak üretilen sinemanın estetiği ve teknolojisi kullanılarak çekilmiş ama özünde farklı anlatı biçimlerini kullanan sanat eserlerini göstereceğiz. Bu filmler, Hollywood filmleri gibi gözüküyorlar, bizi Hollywoodvari yanlarıyla cezbediyorlar ancak aslında birer Hollywood filmi değiller. Bu filmleri, yüksek çözünürlüklü olarak Garibaldi binasının salonu gibi büyük bir alanda ve büyük ekranda göstermek, onların filmi ve resmi nasıl kombine ettiklerini anlatmakta bize yardımcı olacaktır. Zira, eserleri gösterilecek olan sanatçıların estetik anlayışları resim sanatının çeşitli biçimleriyle benzerlik taşıyor. Programımızda yer alan çoğu sanatçı, dünya çapında tanınan, önemli müzelerin koleksiyonlarında yer alıyor ve çalışmaları İstanbul’da ilk defa gösterilecek. İzleyici, Garibaldi binasında kurulmuş olan düzenekle elde edilen yüksek kaliteli gösterimlerle daha önce Türkiye’de hiç gösterilmemiş işleri keşfedecek.” Diyeceğimiz o ki; gözünüz, kulağınız Garibaldi’de olsun.

0 yorum:

Yorum Gönder