Kütahya Seyitömer Höyüğü'ndeki kurtarma kazısında 4300 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen saray bulundu.
Kazı Başkanlığını yürüten Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi (SLİ) Müessesesi ile DPÜ Rektörlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda, il merkezine 25 kilometre uzaklıktaki müesseseye ait arazide yer alan höyükte 2006 yılında kazılara başladıklarını anımsattı.
Geçen yıl tespit ettikleri MÖ 3000'li yıllara ait Erken Tunç Çağı katmanının genel topografik dağılımını ortaya çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Prof. Dr. Bilgen, şöyle devam etti:
''Önceki yıllardan kalan Roma, Helenistik ve Orta Tunç Çağı dönemlerine ait katmanlardan kalan bölümleri alarak, höyüğü tamamen Erken Tunç Çağı dönemine oturtmaya çalıştık. Bunda da ancak yüzde 50 başarılı olabildik. Çünkü çok yoğun eserlerle karşılaştık ve Orta Tunç Çağı ile höyüğün eteklerindeki Roma ve Helenistik dönem kalıntıları hala duruyordu. Bunlar da bizim yavaş ilerlememize neden oldu.
Bu yıl bulduğumuz sergilenebilecek nitelikte olan ve envanterlik dediğimiz 968 eseri Kütahya Müze Müdürlüğüne teslim ettik. Müzenin depolarında 2000'den fazla etütlük diye adlandırdığımız yarı mamul, tamir olacak, yapıştırılacak eser kaldı. Bunları da kış döneminde tamamlayarak müzeye teslim edeceğiz. Kazının başlangıcından bu yana 5 bine yakın envanterlik eseri müzeye teslim ettik.''
Prof. Dr. Nejat Bilgen, höyükteki 5 kültür katmanının sonuncusu olan Erken Tunç Çağı dönemine ait bölümün 8 metrelik bir kalınlığa sahip olduğunu aktararak, gelecek yıl bu katmanı kazmaya devam edeceklerini anlattı.
Bu yıl yaptıkları kazıda 4300 yıl öncesine ait bir sarayın kalıntılarını gün ışığına çıkarttıklarını vurgulayan Prof. Dr. Bilgen, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu yıl Erken Tunç Çağı dışındaki katmanları sıyırmaya başladık. Orta Tunç Çağı'nın mimarisi çok büyük ölçüde tamamlandı. MÖ 2000'li yılların başına ait çok hoş bir kent ortaya çıktı. Burasının Erken Tunç Çağı'nda seramik üretim merkezi olduğunu, kalıpla seramik üretimi yapıldığını saptadık. Höyüğün son katmanının topografyasını anlamaya çalışırken önemli bir bulguyla karşılaştık.
Öncelikle bir mimari bulgu. İçinden çıkan buluntular ve mimari özelliklerin detayına bakıldığında burasının bir saray olduğunu kesinlikle düşündüren ip uçları çıktı. Höyüğün en yüksek orta kısmında olması hemen yanında geçen sene ortaya çıkardığımız megaron denilen tapınak bulunması ve mimari biçimiyle burada ancak bir yöneticinin oturduğunu tespit ettik. Çok odalı bu mekandaki tek bir odada bile 135 adet seramik kap bulduk. Bir başka odanın hemen köşesinde metal ve seramik bulgular, fayanstan üretilmiş takıları gün ışığına çıkarttık.''
Saray yapısında Mezopotamya bölgesinin Akad dönemine ait fayanstan yapılmış 10 adet mühür bulduklarını da bildiren Prof. Dr. Bilgen, Akadlıların buraya savaş niyetiyle değil, ticaret için geldiklerini düşündüklerini aktararak, şunları söyledi:
''Sarayda, Akad medeniyetinden kalma fayanstan yapılmış 10 adet mühür bulduk. Bunlar bilim dünyası için çok değerli. Fayans geleneği buraya Mezopotamya ve Mısır'dan gelen özelliklerden biri. Batı Anadolu'da şu ana kadar bulunmuş en önemli mühür koleksiyonu denebilir. Çünkü ön incelemelerimize göre bunlar MÖ 2300 civarlarında yapılmış ve Mezopotamya'nın Akad medeniyeti özelliklerini taşıyan mühürler. Batı Anadolu'da böyle bir mühür koleksiyonu, böyle bir grup bulunmadığını düşünüyoruz. Bir iki bulgu vardı ama 10 tanesi bir arada ve hepsi de iyi kalitede, çok iyi korunmuş ve döneminin kültürünü tamamen yansıtan mühürler.''
Buldukları eserlerin bölgenin seramik üretim potansiyeli ve teknolojik başarısının yanı sıra uluslararası denilebilecek özellikte olduğunu anlatan Bilgen, saray yapısının duvarlarında 10'ar santimetre kalınlıkta sıvalar bulunmasının önemine işaret ederek, gelecek yıllarda yazılı eserler bulmayı ümit ettiklerini sözlerine ekledi.
NTVMSNBC
0 yorum:
Yorum Gönder