5 Haziran 2010 Cumartesi

TÜRK BİLİM ADAMININ BAŞARISI

Doçent Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu, dünyadaki bilimsel makaleleri endeksleyen ve bilim insanlarının bilimsel etkisini ölçen Thomson Reuters Essential Science Indicators’da (Önemli Bilim Göstergeleri) ekoloji ve çevre bilim dalındaki çalışmaları ile dünyada son 10 yılda en çok atıf almış ilk %1 bilim insanı arasına girdi.

Şekercioğlu, halen ABD Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü Çevre Bilimleri Merkezi’nde öğretim üyesi ve Kars KuzeyDoğa Derneği’nin başkanı...

Ekoloji ve çevre bilimde ilk yüzde bire girmek için son 10 yılda bilimsel makale arşivi Web of Science’da en az 390 atıf almak gerekiyor. Şekercioğlu’nun 2002’den bu yana burada 536 atıfı var. Kitap ve diğer yayınları da kapsayan akademik yayın arama motoru Google Scholar’da ise 828 atıfı bulunuyor.

Çevre bilimde dünyada ilk yüzde bire girmesiyle ilgili olarak Şekercioğlu şunları söyledi:

“Thomson Reuters’dan gelen emaille ilk yüzde bire girdiğimi duyduğumda hissettiklerimi tarif etmek zor. Yıllardır süren yoğun akademik çalışmaların sonucu olarak bu noktaya ulaştığım ve dünyada ülkemizi çevre bilim ve ekolojide en iyi şekilde temsil edebildiğim için mutlu ve gururluyum. Yine de, bir çevrebilimci ve ekolog olarak, Türkiye’de, özellikle de Doğu Anadolu’da, KuzeyDoğa Derneği olarak yöre halkıyla beraber yaptığımız doğa koruma çalışmalarımız, benim için bilimsel makalerimin akademik etkisi kadar önemlidir. Tabi ki bilimsel araştırmalar ve akademik makaleler, dünyamızın ve ülkemizin ekosistemlerini anlamada, canlı zenginliğini tespit etmede ve çevre sorunlarını belirlemede ve çözmede kritik önem taşımaktadır.

Önemli çalışmalarımın arasında, 21. yüzyılda kaç kuş türünün yok olacağını hesaplayan analizler vardır. Bu vahim tür yokoluş hesaplarını yaptıktan sonra doğa koruma için harekete geçmemem söz konusu olamazdı.

Sadece akademik makaleler ile doğayı korumak mümkün değildir. Doğa korumada etkin olarak yer almak, bilim insanları başta olmak üzere, her vatandaşın sorumluluğudur. 2003 yılında Kars’da başlayan ekolojik araştırma, biyoçeşitliliği inceleme ve doğa koruma çalışmalarımız, Iğdır ve Ardahan’a yayıldı. KuzeyDoğa Derneği’ni kurmamızla kapsamları daha da arttı.

Vaktimin yarısından fazlasını, ekolojik olduğu kadar sosyolojik boyutları da olan ve sürekli farklı kişi ve kurumlarla görüşmelerle geçen bu çalışmalara ayırdığımdan dolayı daha az bilimsel makale yazabilsem de, bu çalışmaların benim için önemi ve anlamı çok büyüktür. Türkiye’nin doğasının korunmasında benim de bir katkımın olması, akademik kariyerimde yaptığım fedakarlıklara değer.

Anadolu’nun eşsiz doğasının korunması için KuzeyDoğa Derneği’nin yoğun çalışmaları artarak devam edecektir. Dünya canlılarının ve ekosistemlerinin, doymak bilmeyen tüketim, iklim değişikliği ve doğal alanların talanı gibi etkilerle hızla yok edildiği günümüzde, başta çevre bilimciler ve ekologlar olmak üzere, doğanın korunması için mücadele etmek ve sivil toplum kurumlarına katılmak her insanın görevidir. İnsan sağlığı ve mutluluğu, doğanın sağlığına bağlıdır. Türkiye, neredeyse tamamı 3 küresel biyoçesitlilik sıcak noktasıyla kaplı olan dünyadaki tek ülkedir. Ülkemizde doğayı yok eden tehditler hızla artmaktadır ama doğa koruma için ciddi çaba gösterenler halen çok ufak bir azınlıktır. Ülkemizin milyonlarca yıllık doğal tarihinin doruk noktası olan bu eşsiz vatan topraklarını koruması gereken devletimizin bazı kurumları da bu talana göz yummakta ve giderek de ortak olmaktadır.

Doğal alanların talanı her gün artmaktadır. Doğamız ve canlıları çok zor bir dönemden geçiyor. Bu sene Kars Kuyucuk Gölü’nde kuşların çok azaldığını gördük ve Türkiye’nin diğer bölgelerinden de kuşların azaldığı haberleri geliyor. Ama Whitley, Ramsar ve EDEN ödüllerini alan Kuyucuk Gölü ve onun gibi 78 diğer Yaban Hayatı Geliştirme Sahası dahi, yeni Maden Yasa Tasarısı’nın tehditi altındadır. Eğer bu yasa tasarısı geçerse, Türkiye’de yaban hayatının son sığınağı olan 1,200,000 hektarlık 79 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası madenciliğe açılacak ve maden şirketlerine satılmış olacaktır. Gözboyayıcı ismi en başta olmak üzere, yanıltıcı ifadelerle dolu olan "Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu" yasa taslağı da geçer ise, verdiği izlenimin tam tersine, Türkiye’nin tehdit altındaki biyolojik zenginliğinin yatırımcıların kârı için yok edilmesini daha da kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin doğal alanlarını korumada en önemli mevzuatlardan olan doğal SİT alanlarını da kaldırmayı hedefleyen ve sivil toplum kurumlarının katılımını engelleyen bu yasa tasarısı geçerse, doğayı yok edecek uygulamaların önü daha da açılacaktır.

Maalesef 5 Haziran 2010 Dünya Çevre Günü’nde, yeni Maden Yasa Tasarısı ve aldatıcı ismiyle yeni "Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu" yasa taslağı gibi sürekli artan tehditler ile, Türkiye’nin eşsiz doğasının ve topraklarının satışa çıkarıldığı aşikardır. Bunun durdurulmasında ve ülkemizin dünyanın 3 biyoçeşitlilik sıcak noktasının kesişimindeki muhteşem doğal zenginliğinin korunmasında, en başta çevre bilimciler, ekologlar ve diğer bilim insanları olmak üzere, halkımıza çok önemli ve acil görevler düşmektedir. 5 Haziran 2010 Dünya Çevre Günü’nde Türk halkı artık “Yeter” demeli, ülkemizin umarsızca talan edilen doğasının kurtarılması için harekete geçip seslerini duyurmalı ve insanlık görevlerini yerine getirmelidir.”

NTVMSNBC

0 yorum:

Yorum Gönder