18 Aralık 2013 Çarşamba

SİSTEMİK LUPUS HASTALIĞI İLE MÜCADELEDE UMUT VEREN GELİŞME



Sistemik lupus eritematozu hastalığına dair müthiş bulgu 2013 ün Kasım ayında, Amerika’nın Chicago eyaletinin Northwestern Üniversitesine bağlı Feinberg Tıp Fakültesinde gerçekleştirilen ve 27 yıl boyunca bu konuda araştırma yapan profesör Datta ve ekibinin imzasıyla bilimsel kaynaklarda yayımlandı.

Dünya genelinde her 100,000 kişinin 100‘ünde görülebilen ve tıpda immünoloji-romatoloji kapsamında yer alan, kısaca SLE olarak adlandırılan Sistemik Lupus Eritematozus , sebebi bilinmeyen cilt, eklem, böbrek, kalp zarı (perikard), akciğer zarı (plevra) gibi birçok doku ve organ iltihabına bağlı çok sayıda bulgularla tanımlanan, değişik seyir gösteren ve bağışıklık sisteminin bozuk çalışması sonucu ortaya çıkan bir otoimmün hastalıktır. Lupus sözcüğü, latincede “kurt” anlamında olup ciltte çıkan yaraların tahrip edici özelliğini ifade eder. 1872 yılında Kaposi, hastalığın sadece cildi değil vücudun farklı diğer organlarını da etkileyen bir hastalık olduğunu fark etmiştir.
Ayrıca lupus'lu kişilerde değişik bulgular olabilir. Bunların en sık olanları aşırı yorgunluk, ağrılı veya şişmiş eklemler, açıklanamayan ateş, deri döküntüleri ve böbrek sorunlarıdır. Lupus'un, tam olarak nedeni bilinmemektedir. Genetik, çevresel ve hormonal faktörler hastalığa neden olabilirler. Kesin neden bir kişiden diğerine değişebilir. Lupus'un ailesel geçebilirliği, hastalığın gelişiminin genetik temeli olduğunu göstermektedir. Fakat genetik faktörler tek başına etkili olmayabilir. Güneş ışığı, stres, ilaçlar ve virüsler gibi enfeksiyon yapan mikroorganizmalar da tetikleme faktörü olabilmektedir.
Dört çeşit Lupus olmakla birlikte (Sistemik tüm vücut ve iç organlarda, Diskoid deride, ilaca bağlı, neonatal yeni doğan bebeklerde görülen çeşitleridir) bu araştırma sistemik lupus baz alınarak yapılmıştir. Bugüne dek Lupus tedavi edilebilirliği olmayan ancak kısmen kontrol edilebilirliği olan, böylelikle rahatsızlığı olan kişilere ilaçların yan tesirlerine rağmen günlük yaşamlarını sürdürebilme imkanının sağlandığı bir hastalıkdı. Lupus, alevlenme olarak bilinen aktif hastalık dönemleri ve remisyon olarak bilinen iyilik dönemleri ile karakterizedir. Steroidler ve Cytoxan adlı ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılsa da, bu ilaçların uzun süreli kullanımı kemoterapi benzerliğinde etki yaratıp bağışıklık sistemini düşürür ayni zamanda kısırlık yaratır, ayrıca bu derece toksik etkisi olan ilaçlar uzun süre kullanılamaz.
Bütün bu ön bilgilerin devamında profesör Datta ve ekibi çalışmalarıyla başlangıçta sentetik peptid (protein parçacıkları) ile fareleri aşılayarak olumlu sonuçlar elde edince, araştırmanın bir sonraki basamağında 30 lupus hastasına ve 15 sağlıklı kişide uyguladıkları düşük dozdaki aşının, otoimmün rahatsızlıklarda, yabancı organizmalar yerine sağlıklı hücrelere atakda bulunan T hücrelerinine nasıl bir etkide bulunduğunu incelediler. Genel sonuç olağandışı umut vericiydi. Bulunan ve toksisitesi sıfır düzeyde olan peptid aşının, rahatsızlığı bulunan kişilerin haricinde sağlıklı bireylerde de savunma hücreleri olan T hücrelerini güçlendirebilmesinin yanı sıra sistemik lupus hastalarının şikayetlerini remisyona (geri çekilme) aldığı gözlendi.
Sonuç olarak Northwestern Üniversitesi 27 yıllık çalışmalarını sonuca bağlayıp, romatoloji bilim dalında çığır açabilecek ve sistemik lupus tedavisinde yan tesirsiz ve oldukça güvenirlikli olan bu yöntemi yaymadan önce son klinik terapi uygulamalı deneyimini gerçekleştirmeye hazırlanmaktadırlar, önemle duyurulur.

0 yorum:

Yorum Gönder