18 Ocak 2011 Salı

KANSERİN SIRRINI O ÇÖZDÜ

Harvard Üniversitesi araştırmacılarından Prof. Dr. Mehmet Toner ve ekibi, basit bir kan testiyle, milyarlarca kan hücresi arasından nadir görülen kanserli hücreleri tespit ederek tıp dünyasında çığır açtı. Test yakın gelecekte erken teşhisi mümkün kılacak ve kanseri kronik bir hastalığa dönüştürecek. Prof. Toner, Habertürk Gazetesi’ne verdiği özel röportajda devrim yaratan buluşu anlattı.

Araştırmacıların 6 yıldır üzerinde çalıştıkları “mikroçipli kan testi”, tıp dünyasında büyük heyecan yarattı. Gelişmenin bizi ilgilendiren bir başka yönü ise araştırmanın başında olan ve bu teknolojiyi kendi laboratuvarında geliştiren bilim adamının bir Türk olmasıydı. Harvard’a bağlı Massachusetts General Hospital’dan Prof. Dr. Mehmet Toner, kanda dolaşan ve çok ender rastlanan tümör hücrelerini bulan testin yeni bir döneme işaret ettiğini söyledi.

Çalışmalarını “Biz kanserli hücreleri tanıyan bir mikroçip geliştirdik” diye anlatan Toner, “Bu yöntemde, hastanın verdiği bir tüp kan, mikroçipin içinden akıtılıyor ve çipin içine, kanserli hücreye yapışıp kan hücresine yapışmayan bir madde konuluyor. Testin sonunda kanserli hücreler çipin içinde kalırken, normal kan hücreleri çipin içinden diğer tarafa geçmeyi başarıyor” diyor.

“Teknolojinin hassasiyeti, bir milyar hücre içinde bir tane kanserli hücreyi bulacak kadar yüksek” diyen Prof. Dr. Toner, bir tüp kan alınan hastada 100 milyar kan hücresi bulunduğunu söyleyerek “Yaptığımız tek bir test ile 100 kanserli hücre tespit edebiliyoruz” diyor. Testin erken teşhis özelliğinin işlemeye başlamasının tüm kanserli hastalar için bir umut kaynağı olacağını belirten Toner, günümüz tedavilerinin, erken teşhiste uygulanmasının iyileşmeyi önemli oranda artıracağına dikkat çekiyor.

Geliştirdikleri ve “likit biyopsi” olarak adlandırdıkları testin iğneli biyopsiye alternatif olacağını söyleyen Toner, böylece bu yöntemin daha az yerde ve daha doğru şekilde kullanılacağını belirtiyor. Bunu bir örnekle açıklayan Toner’e göre akciğerde iğneli biyopsi yapmak, zor hatta bazen imkânsız olabiliyor. Bu durumda göğüs kafesinin tamamen açılması ve akciğerden ciddi miktarda parça alınması gerekiyor. Toner, bu tip durumlarda testlerinin iğneli biyopsinin yerini alabileceğini belirtiyor ve bu yolla uygulamaların daha doğru şekilde yapılmasının mümkün hale geleceğini söylüyor. “Sıvı biyopsisinin en büyük avantajı, sıklıkla yapılması ve gerektiğinde tekrarlanmasıdır” diyen Prof. Dr. Toner, bunun hasta takibini çok kolaylaştıracağını söylüyor.

Mikroçipli kan testiyle, doğru ilacın doğru hastaya, doğru miktarda ve doğru zamanda verilmesi mümkün hale gelecek. Böylece tedavilerin etkinliği önemli oranda artacak. En büyük amaçlarının kanseri erken teşhis etmek, sonrakinin ise tedavi sürecinde yakın takip olduğunu belirten Toner, böylece kanserin kronik bir hastalığa dönüşeceğini söylüyor.

    * Bu test ile hastanın kanındaki kanserli hücrenin artış ve azalışları takip edilerek yanlış tedaviyi önlemek mümkün hale geliyor. Böylece gerekmesi halinde tedavi değişikliğine gidilebiliyor.
    * Testin ikinci uygulama alanı, “hedeflendirilmiş tedavi”. “Sıvı biyopsisi” olarak adlandırılan uygulamayla, hastanın kanserinin genetik yapısı, kandaki kanserli hücreden tespit ediliyor ve hastalığın takibi kolaylaşıyor.
    * Testin üçüncü ve en önemli uygulama alanı erken teşhis. Kanseri kan testiyle erken teşhis etmenin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Toner, uygulamanın büyük klinik çalışmalar gerektirdiğini ve bunun 7-10 yıllık bir süreç anlamına geldiğini söylüyor.
    * Testte kullanılan teknoloji, kanserin yayılmasına neden olan hücrelerin biyoloji ve genetiğini çok detaylı inceleyeceği için, sadece kanserin bilinmezlerinin çözülmesiyle kalınmıyor, yeni ilaçlar geliştirilmesi de mümkün oluyor.

HABER TÜRK

0 yorum:

Yorum Gönder